"En büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır" William Russell
"Hayal gücü bilgiden daha önemlidir" Albert Einstein
"İnsanoğlunun yapacakları, hayal ettikleri ile sınırlıdır" Arthur C. Clarke
"Hayal gücü, ruhun gözüdür" Joseph Joubert
Hayatın akışına kapılmakla hayal gücümüzü kaybetmeye başlıyoruz. İyi bir üniversiteye gidip, iyi bir bölümde okuma çabası, mezun olma, işe girme, para kazanma, evlenme, çocuk yetiştirme derken hayal gücümüzü kısıtlıyoruz. Hayat daha gerçekçi oluyor birden ve bizler bu gerçeklerle savaşma ve kazanma çabası içinde içimizdeki çocuğu kısmen de olsa bir kenara bırakıp, hayal gücümüzü de küçültüyor yada yok ediyoruz.
Çocuklarımızla eğlenceli vakit geçirirken, hayal güçlerini de geliştirebilecekleri aynı zamanda bizim de kaybetmeye yüz tutmuş yada kaybettiğimiz hayal gücümüzü tekrar çağırma fırsatı bulacağımız 36 soru. Gerçi ben geri çağıramadım ya neyse :)
Gelin hem eğlenelim, hem de çocuklarımızın hayal dünyalarına girelim...
"Çocukların hayal gücünü geliştiren 36 soru"
1- Yeni doğmuş bir bebeksin, neler görüyorsun?
2- Sabun olmasaydı ellerimizi ne ile temizlerdik?
3- Aynı fillerinki gibi bir hortumun olsa ne yapardın?
4- Evinin önünden bir sıcak hava balonuna binip uçuyorsun. Aşağıda neler görüyorsun?
5- Sen bir leylek olsan yuvanı nereye yapardın?
6- İyi bir baba (yada anne) nasıl olur?
7- Kapağını açmadan buzdolabının içini görebilseydik ne olurdu?
8- Evimizin bölümlerinden birini çıkarman gerekse hangisini çıkarırdın? Neden?
9- Aynı dili konuşmayan iki insan nasıl anlaşır?
10- Dünyadaki bütün ağaçlar kesilse ne olurdu?
11- Bütün insanlar sarı giyinse ne olurdu?
12- Dünyanın en güçlü teleskobunu yaptın ve gökyüzüne bakıyorsun. Neler görüyorsun?
13- Evler olmasaydı nerede yaşardık?
14- Kaşığı yemek yemek yerine başka ne için kullanırdın?
15- Dört elin olsaydı neler yapardın?
16- Ayakkabıların konuşabilseydi neler söylerdi?
17- Gök kuşağına ulaşabilmek için ne kullanırdın?
18- Zürafaların bir evi olsa nasıl olurdu?
19- Balıklar olmasaydı ne olurdu?
20- Çiftlikte yaşayan bir hayvan olsaydın hangisi olmak isterdin? Neden?
21- Kalem çok ağır olsaydı ne olurdu?
22- Eğer kardeşinin yerinde olsaydın neler yapardın?
23- Başka birisi olabilseydin, kimin yerine geçmek isterdin? Neden?
24- Elli yıl sonrasına mektup yazsan ne yazardın?
25- Bir kardan adam olsaydın ne söylemek isterdin?
26- Dinozorlar günümüzde yaşasaydı nasıl olurdu?
27- Bir uzaylıya hediye götürsen, ne götürmek isterdin?
28- Sandalyeye başka bir isim bulman istense ne bulurdun?
29- Salyangozlar için bir oyun parkını nasıl yaparsın?
30- Dünyadaki bütün insanlar sizin evinize gelse neler yaşanırdı?
31- Tarağı saçlarımızı taramak yerine başka ne için kullanabiliriz?
32- Bir ahtapotsun ve denizde geziyorsun. Neler görüyorsun?
33- Uçan balonunla birden havalandın. Nasıl yere inersin?
34- Arabanın icat edilmediği çok eski yıllarda insanlar uzaklara nasıl giderlerdi?
35- Yeni bir hayvan türü bulsan adını ne koyardın?
36- Çok değişik bir tostu nasıl yapardın?
( kaynak : facebook/alyaileevdemontessorietkinlikleri)
8 Nisan 2016 Cuma
5 Nisan 2016 Salı
"Benim Çocuğum Yapmaz" ebeveynleri
Son dönemlerde, yazmak içimden gelmedi hiç. Köşe yazarı olsam yada yazar olsam başarısız olacakmışım demek ki.... "Memleketin hali çok vahim" diyerek umutları tüketip, kendimi bırakıp, sonra da işimden gücümden olurdum herhalde.
Aslı'nda blogumu açarken, aklımda bir sürü konu vardı. Bir sürü konu hakkında yazacağım şeyler kafamda geziniyor, her birinin kuyruğu da birbirine değmiyordu :)
Siz hiç karşılaştınız mı bilemem ama, ben bir çok kez karşılaştım. Ben onlara "benim çocuğum yapmaz ebeveynleri" diyorum. Bahsi geçen durumları çocuklarına "yaşatmayan" aileleri "tenzih ederek" başlamak isterim. Kişisel görüşlerim tartışmaya, itirazlarınıza ve/veya onayınıza açıktır.
Çağımız ebeveynleri, hataları sorgulamayan, yanlış davranışları düzeltmeyen bir anlayışla yetiştiriyorlar çocukları. Bu da benmerkezci çocukların yetişmesine sebep oluyor. Çocuklarının her koşulda mutlu olmasını birinci öncelik olarak görüyorlar. Tabiki her ebeveyn çocuğunun öncelikle sağlıklı, mutlu olmasını ve öyle büyümesini ister. Fakat bu dengelenmediği ve belli bir noktada durulmadığı takdirde benmerkezci çocuklar yetişmeye başlamıştır bile.
Konunun uzmanı olmasam da, bu konuda akademik bir eğitim almamış olsam da bir anne olarak, ben de düşüncelerimi yazmak isterim.
Bu tip anne-babaların savunmalarında kullandığı klasik olan şu cümleyi söylerken bile, düşüncedeki hata gün gibi ortadadır : "benim çocuğum hiç öyle bir çocuk değil, evde asla yapmaz, biz öyle yetiştirmedik"
Aslında sorun iç içe geçmiş durumda bu düşünce tarzıyla başlıyor:
Birincisi ebeveynin kabul etmediği bir hatayı çocuk nasıl kabul edip, yanlışı doğruyu görecek, kim gösterecek?
İkincisi emin olun ki evdeki "bizim çocuk" ve arkadaş ortamında "kendi" olan bir çocuk çok farklı davranışlar sergileyebiliyor.
Üçüncüsü siz öyle yetiştirmemiş olabilirsiniz, fakat sorun şu ki çocuk dış etkenlerden (arkadaş,medya,internet vs ) etkilenebilen ve çevresinde gördüğü davranışları taklit ederek de doğru yada yanlış davranışları bilerek yada bilmeyerek öğrenen/uygulayan bir birey.
Bu aşamada, öğrendiği yada yaptığı yanlış davranış ve sözler kabul edilmeyip yadsınırsa çocuğun doğruyu öğrenecek bir örneği kalmıyor.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, çocukların 7 yaşından itibaren söylediği doğru olmayan şeyler, hayal gücünden çıkmış ve artık yalan kategorisine girmiş bulunuyor. Bu sebepledir ki çocuğunuzun inkar mekanizmasına hemen inanmaktansa, ona belli etmeden, yaşanan olay yada durumu iyice bir araştırmakta fayda var diye düşünüyorum.
Son zamanlarda medyada gündeme gelen "arkadaş zorbalığına" ebeveynlerin de katkısı oluyor bu durumda.
Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nesrin Dilbaz'ın dile getirdiği; direk ve dolaylı olarak bu konu ile ilgili olduğunu düşündüğüm birkaç bilgiyi kısaltarak yazmak isterim;
" Kayıtsız şartsız benim çocuğum haklı diyerek yola çıkmamak gerekir. Gelecekte karşısına çıkacak olumsuz olaylarda bu bana ait değil, hatayı ben değil karşımdaki yaptı düşüncesine neden olur. Suçu kendinde hiçbir zaman aramaz. Dolayısıyla bunun en büyük bedelini de ileride anne babalar öder. Bu algı gelecekte çocuğu kişilik bozukluğuna doğru götürür. Son 20 yılda yapılan çalışmalar tüm dünyada benzer sorunların yaşandığı yönünde. Olumsuzluklardan kendi payını hesap etmemeleri, olumsuzluktan hep karşı tarafı sorumlu tutmaları insan ilişkilerini bozuyor. Masum doğan çocuklara iyilik yapacağım derken canavarlar olarak yetiştiriyoruz. İyi insan olmanın erdemi, kendi kadar başkasını da düşünmekten geçiyor. Hep "ben-ben" demeyen, ben dediği kadar da zaman zaman biz diyebilen, karşı taraf ne düşünür ne hisseder diye hesaplayan çocuklar yetiştirmek gerekir"
"Çocuğa pişmanlık duygusu verilmeli. Burada ebeveynin takındığı tutum çok önemli. bir hata/yanlış karşısında ebeveyn her seferinde aynı tepkiyi vermeli. Aynı hataya veya yanlışa bugün farklı yarın farklı tepki vermemeli. Tutum tutarlı olmalı aksi takdirde çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenemiyor. Çocuk suçluluk duygusunu yaşamalı. Pişmanlık duygusunu vermeliyiz. Çocuğa yanlış/hata yaptığını söylemek ona zarar vermez.
" Toplum olarak maalesef özür dilemeyi bilmeyen bir toplumuz. Yaptığımız yanlışı fark ettiğimizde karşımızdakini üzdüğümüzü, kırdığımızı fark ederek yapılan davranışımızın hatalı olduğunu o kişiye söylemeliyiz. Özür dilemeyi bilmeliyiz. Ancak ebeveynlerdeki "benim çocuğum çok akıllı,benim çocuğum hata yapmaz ..vs" yaklaşımlar gelişimi olumsuz etkiliyor.
" İYİ İNSAN OLMANIN ERDEMİ, KENDİ KADAR BAŞKASINI DA DÜŞÜNMEKTEN GEÇİYOR"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)